Kayıtlar

Eylül, 2019 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Yaşadığın topraklara ayak basıyorum

Yaşadığın topraklara ayak basıyorum İlk değil bu son da olmayacak bilirim Su dök arkamdan sevgilim su dök Derler ya su gibi git su gibi gel diye Nasıl gittiğimin önemi yok Bir ayağım sende kalsın maksat Gönlümü kaldığı gibi Aklımın kaldığı gibi

Ayın en dolu hali tepemde

Ayın en dolu hali tepemde Gecemi aydınlatsın diye Karanlıkta da yoluma devam edeyim diye Oysa ne gerek var ona Senin ışığınla yürümek varken Güneş var mesela gündüzleri Soğuktan korumak için Bazen fazlasıyla yakarak Oysa ne gerek var ona Aşkının ateşiyle yanmak varken

Anlamıyorum sende ki tılsımı

Anlamıyorum sende ki tılsımı Nasıl oluyor da dünyanın rengini değiştirebiliyorsun Senle kokladığım çiçek nasıl sensiz zamanlardan güzel kokuyor Aynı çeşme aynı su Tadını nasıl değiştiriyorsun söyle bileyim Saatte binaltıyüzyetmiş kilometre hızla dönen dünyayı nasıl durdurduğunu söyle bana

Aynı gökyüzünü izleyerek sevmedik mi birbirimizi?

Aynı gökyüzünü izleyerek sevmedik mi birbirimizi? Bir şiirin en can alıcı mısrasını seçmedik mi? Dalmadık mı denizin kıyısında uzaklara? Bulmadık mı benliğimizi boşluklarda? Türküleri dinlerken sıyrılmadık mı bu yalan dünyadan? Neredesin şimdi? Ben neredeyim? Beraber sıyrıldığımız yalanın ortasında kaldım Benliğimi bulduğum boşluklarda kayboldum Daldığımız denizin dibini boyladım Şiirlerin mısralarına can bıraktım Sevdiğim gökyüzüne hasret kaldım

Ay'ın en çok şiir yazdıran halini seviyorum

Ay'ın en çok şiir yazdıran halini seviyorum Kendine aşık ettirip rüyalara daldıran halini Kalemi kelime kelime dile getiren halini Ben ne ara geldim buralara dedirten halini Baktıkça hipnoz eden halini seviyorum Tertemiz bir sayfa açtıran halini

Ne zaman bir yola çıkacak olsam

Ne zaman bir yola çıkacak olsam gözlerim varır ayaklarımdan evvel Gidip görmek ister yaşanacak şeyleri Kahin belliyor herhalde kendini Oysa kötü bir niyeti yoktur Düşünür durur gittikten kaç zaman sonra yoldaşını yanına alabileceğini Kim midir gözün yoldaşı? Benim gözlerimin yoldaşı bağlamadır Elim çalar o dalar Dilim çağlar o ağlar

Gülüşünü çizmelisin yağmurlu günlerime

Gülüşünü çizmelisin yağmurlu günlerime Güneşin içimi ısıtacağının habercisi Saçlarını sermelisin boğucu havalarıma Toprak kokusu gibi içime çekebileceğim

Senin için kağıda bir şeyler karalamak geçiyor içimden

Senin için kağıda bir şeyler karalamak geçiyor içimden Düşlüyorum seni o anlarda Nasıl tarif etmeli, nasıl kelimeler seçmeli diye Seni düşünürken dalıp gidiyorum Kağıt kaleme hasret kalıyor Kalem hadi be adam diye feryat figan Aptal bir gülümseme beliriyor suratımda Sanki güzel bir şiir okumuşum gibi Sanki bir türküye dalmışım gibi Mest oluyorum seninle Sonra unutuyorum yazmayı Kağıt anama sövüyor Kalemi ne sen sor ne ben söveyim

Cemalini seyretmeli böyle havalarda

Cemalini seyretmeli böyle havalarda Arkada batan güneşin bıraktığı huzur ile Tenini koklamalı böyle akşamlarda Yağmura kavuşmuş toprak kokusunun arasından seçerek Bir buse bulunmalı böyle yanaklarda Gözlerinde dalıp dünyadan koparak

Yazmak iki kelimeyi bir araya getirmek değil

Yazmak iki kelimeyi bir araya getirmek değil Gönülde birikenleri bir anda dökmektir Yazmak kalem ile kağıdın buluşması değil Kokunun burnumu sızlatmasıdır Yazmak kelime oyunu yapmak değil Gözlerinin oyununa gelmektir Ve yazmak seni sana anlatmak değil Anlamında kaybolmaktır

Bir körün hayatı sevmesi gibi

Bir körün hayatı sevmesi gibi saçlarını görmeden her teline aşık oluşum Sağır olarak doğmuş bir çocuğun duyması gibi sesini her işitişim Kutuplarda yaşayan bir insanın ısınması gibi tenine dokunuşum Ve bir cennete girmek gibi göz bebeğinde kendimi görüşüm

Seninle tekrar karşılaşmak ne güzel

Seninle tekrar karşılaşmak ne güzel. Çay içelim mi? Severdin sen. Hala öyle mi bilmiyorum ama. Uzun zaman oldu bu kadar sevinmeyeli. Sanırım montumun cebinde unuttuğum çikolatayı bulduğumda bu kadar sevinmiştim.. Nasılsın? Evinizin önündeki saçma ve bir o kadar güzel olan ağaç duruyor mu? Ben mi? Kötüyüm. Ağacımı soldurdular ama kesmediler kökünden. İçlerinde biraz vicdan kırıntısı kalmış sanırım. Bu halde görmek hoşlarına da gidiyor olabilir bilmiyorum. Neyse boşver beni. Seni gördüğüme sevindim. Çay içelim arada. Sevinelim..

Sevda dedi seni anlattıklarım

Sevda dedi seni anlattıklarım Düşmüşüm bir derde Merhem kâr etmezmiş bana An meselesiymiş artık Aklımı kaçırmamın Kimleri kimleri devirmemiş ki Mecnun da gitmiş bu uğurda Kerem de Ferhat sevda için delmiş dağları Hele Ahmed Arif neler çekmiş neler Hiçbiri bulamamış devasını Ve kavuşabilen olmamış Kavuşsalarmış zaten meşk olurmuş Çok şey biliyorlar Veyahut çok şey duymuşlar Oysa bilmiyorlar Senin bana dert değil deva olduğunu Meşkte gözümün olmadığını Aşkının bana yetip de arttığını Taaa arşı âlâda yazıldığını içime İlmek ilmek düğümlendiğini Aldığım nefesin her zerresine

Seni göreli iki kişiyim

Seni göreli iki kişiyim Bir yanım dindar Öteki yanım felsefeci Biri varlığına şüpheci yaklaşıyor Çünkü gerçek olamayacak kadar güzelsin Ve o kişi inanamıyor Kanatsız meleklerin de var oluşuna Diğeri ise gördüğü an kabullendi seni Sorgusuz sualsiz kölen oldu Öl desen ölür kal desen kalır

Bir deryaya daldım

Bir deryaya daldım Adı aşk olan Girdim korkusuzca Ya aptallık buna sebep Ya abdallık Dervişler tanıdım, ozanlar Kaleme hüküm süren Teli dile getiren adamlar gördüm Nefes alıp vermiyor bir çoğu Aldığım nefese sebep iken Gidip dönmediler bir bir İçimde topladım hepsini Kah Pir Sultan oldum Halkıyla tarlada çalışan Kah Ahmed Arif Mahpusta sigara yakan Kah Yunus oldum Odun sırtımda Kah Veysel Sazım elimde

Alıp başımı gitmek istiyorum

Alıp başımı gitmek istiyorum. Aslında adım gibi bildiğim ama hiç bilmediğim bir yere. Deli sözleri gibi geliyor değil mi? Hani bir insanla tanışır da kendinizi bulursunuz ya Seni yüzyıllardır tanıyor gibiyim dersiniz. Ben de öyle bir yere gitmek istiyorum işte. Mantıklı gelmeye başladı mı? Yeni insanlar tanımak istiyorum orada Yüzyıllardır tanıdığım yeni insanlar Deniz olsun istiyorum orada Olabildiğince berrak Tanıdığım insanların zihniyeti gibi Güzel kokuların yayıldığı bir yer Bahçesine yanlışlıkla girdiğim sen gibi

Ne güzel rastlaşı

Ne güzel rastlaşı yürüdüğüm yoldan bana doğru gelişin Merhaba deyisinde ki dem hangi içki de var ki Güneşten korumak için ellerinle kapadığın o mah yüzün, Gülüşünle beliren gamzelerin... Bakışında ki  parıltı güneşten daha çok kamaştırdı gözlerimi

Oturup bir kahve içmek vardı seninle

Oturup bir kahve içmek vardı seninle Bir şarkıyla aynı anda uzaklara dalmak Uzaklarda bile aynı yerde olabilmek vardı Farklı dünyalarda farklı rüyalardayız şimdi Farklı mevsimlerde belki de Kışı yaşıyorum Ve baharın en güzel çiçeği misali unuttum kokunu Kuş gibi kanatlanıp uçup gitti benden Unutmayayım diye doya doya çekmiştim oysa Sesin desen belki hayal meyal Sahi neye benziyodu Ya yüzün O da terk mi etti Gece rüyalarıma gelen melek sen misin Hatırlarım sanmıştım hepsini Bir daha görmeyeceğimi bilerek taşırım sanmıştım seni  Oturup bir kahve içmek vardı seninle Bir şarkıyla aynı anda uzaklara dalmak Uzaklarda bari aynı yerde olabilmek vardı

Gökyüzünü seyreder gibi bir şey gözlerini seyretmek

Gökyüzünü seyreder gibi bir şey gözlerini seyretmek Benim gözlerim mavi değil diyeceksin şimdi Hülyalara daldıran rengi değil zaten İçinde gizli olan sonsuzluk... Girip kaybolmamak elde mi sanıyorsun? Bakıp da hayal sahibi olmamak Sensizlik ölüm gibi bir şey sanırım Şimdi de aklına toprak gelecek Gelmesin ey sevgili Toprağa girmeden de ölmez mi insan?