Kayıtlar

Ekim, 2018 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Kaç ay, kaç yıl geçti kim bilir

Kaç ay, kaç yıl geçti kim bilir Sesinden mahrum Kokuna özlemli Kaç beter kış geçirdi ömrüm Bakışındaki cenneti görmeden Saçlarına sarılmadan Kafamda bir dize dolanıyor her an Bilirsin severim Karacaoğlan'ı "Ölüm ile ayrılığı tartmışlar Elli dirhem fazla gelmiş ayrılık" Ölümü bilmeden nasıl söylenir bu söz derdim Artık aldığım her nefes elli dirhemin ağırlığını çekiyor

Cümlelerim vardı bir zamanlar benim

Cümlelerim vardı bir zamanlar benim İçinde kelimelerle bin bir oyun oynadığım Siyahı beyaz diye kabullendirdiğim insanlara Hayallere daldırdığım masalsı sözlerim Bunların büyüklüklerine inandım her zaman Ta ki senin paragraflarınla tanışana dek Büyüsüne kapıldığım Hiçbir kelimesini anımsayamadığım Hayaller kurdururken hayale kapıldım seninle Her satırında yandım, her harfinde aşka düştüm Noktasında virgülünde secdeye yattım yazarına

Fikrim sana düşeli

Fikrim sana düşeli Sevda hapsetti ben'i Çırpınır durur düşünce Oysa bilir Gönlün ferman dinlemeyeceğini Ne dese ne yapsa boş Aldı ya o seni bir kere içine Nereye çeksen oraya gelir

Edasına kurban olduğum dilber

Edasına kurban olduğum dilber Kor ateşlere attı yaşların beni Zülfün sırma idi cemalin kamer Şemine pervane eyledin beni Bin cefa etsen de bıkarsam eğer İster asıp ister kessinler beni Kemal'i del'eyleyen yar imiş meğer Kirpiğin okuyla vursunlar beni

Bilmediğim bir dilde ki türkü gibisin

Bilmediğim bir dilde ki türkü gibisin Anlayamıyorum seni, tanıyamıyorum, Öğrenemiyorum... Ama etkiliyorsun beni Alıp götürüyorsun bilinmezlere Nedir sırrın? Neden gözlerim nemli, Ufuklara dalıp aradığı şey ne? Sanki melodin mırıldanmış Doğduğumda...

Hayattaki en değerli şeyi tek kelime ile anlatmamı

Hayattaki en değerli şeyi tek kelime ile anlatmamı istediler benden Biraz düşündüm. Aslında hiç düşünmedim, sadece basit görmesinler diye aklımdakini hemen söylemedim "Sen" dedim. Bu hayattaki en değerli şey "Sen" Anlam veremediler. İyi ki veremediler. Sende gördüklerimi başkasının görmesini istemem. Bir gelişin var Çorak topraklara düşen ilk yağmur tanesi gibi Ben ise yağmur duasına çıkmış köylü sevinci Seninle beraber gelen berekete Toprak kokusuna sevdalandım ben

Sen hayal gücümün en zengin coğrafyasısın

Sen hayal gücümün en zengin coğrafyasısın Her şeyin kusursuz var olduğu evren Varlığına Tanrı eli değmiş Cemalin en yetenekli ressamlar tarafından çizilmiş Sen hep hayalimde kal Bir tende can bulamayacak kadar güzelsin

Bir ay doğar ilk akşamdan geceden

Bir ay doğar ilk akşamdan geceden Doğan ay sensin ey nazlı cananım Gönlümün yolcusu Uykusuz mu kaldın? Yorgun mu düştün? Gel sarayım seni gönül bahçeme Gel ki kurak topraklarım şenlensin Sarmaşıklar güle dönüşsün Somurtan yüzüm yediveren gibi açsın

Bir tebessüm aradığım gözlerinde

Bir tebessüm aradığım gözlerinde Benim ol ya da olma Bana gülsün veya bir başkasına Ama gülsün o gözler gülmek için varolan Kara sevda nedir bilir misin İnsan aşık olduğu kişinin başkasına gülmesine dayanamaz Ama kara sevda O var ya o Başkasına da olsa sevdalısının gülüşü cennettir ona Sıratı geçirir o Mecnun'u mecnun eden odur.

Ayın ışığı yeter mi parıltını anlatmaya

Ayın ışığı yeter mi parıltını anlatmaya Güneş tenin kadar sıcak mıdır Yakar mı kalbimi yaktığı gibi Kanatsız melek diye anarlar ya hani Senin kanadın zülfün telinde Tarasam ellerim başka tele değer mi

Cemalin seyredip durmuşlar

Cemalin seyredip durmuşlar Durmuşlar da seyre doymamışlar Nurunu arşı âlâda görmüşler Görmüşler de kıymetin sezmemişler Kaşın yay kirpiğin ok eylemişler Seni fırlatmış da yönünü bilmemişler Kemali yoluna serdim görmemişler Kays delisine Mecnun demişler

Bir kadın düşünün

Bir kadın düşünün İçinde derin boşluklar olan Lakin görebilene olabildiğine dolu Sevdanın yükünü sırtlamış Ayrılıklara göğüs germiş Düşünün ki o kadının gücü eşsiz Ne gemiler savruldu ufacık esintilerde O ki kasırgalarda bile dimdik ayakta Yarın bir gün Mecnun olacak adamlara gebe Sevilecek kızlara ana

Doğduğumda kulağıma senin ismin fısıldanmış sanırım

Doğduğumda kulağıma senin ismin fısıldanmış sanırım İlk aldığım nefes ile tanımışım seni İlk sana dokunmuş ufacık parmaklarım Dişlerim çıkarken çektiğim acıda sen varmışsın yanımda Ve attığım ilk adım sana doğruymuş Ve yahut bunlar hep bir hayal imiş Ya da doğmadan önce yazılmış kader

Bir şarkı çıkar radyoda

Bir şarkı çıkar radyoda Tüm ruhuna işler sözleri Öylece dalar gidersin uzaklara Gidersin de geri dönemezsin bazen Bir süre sonra sesleri duyamaz olursun Canlanır o an gözünde Özlediğin ne varsa bir bir Hafif bir gülümseme belirir dudağının kenarında Bundan daha acı gülümseyemez insanoğlu Yanağından bir şeyin hızla dudağına doğru indiğini hissedersin Sonra artar onlar Bir damla iken gözünden düşen Sele dönüşür bir anda Canlandırdığın her şey yok olur yavaş yavaş Ahh kavaklar Acı düştü peşime Ahh kavaklar ahh kavaklar Ardımdan ıslık çalar

Bir şair gibi dizmiş Hakk seni ince ince

Bir şair gibi dizmiş Hakk seni ince ince Gözlerini hece ölçüsü yapmış Kaşların birbirinden bağımsız kelimeleri birbirine kavuşturan redifler O dudak şiirin en can alıcı kelimesi Türküleşmeye yüz tutmuşsun Beni benden alan her dinlediğimde...

Ahmed Arif'in Leyla Erbil'e yazdığı mektuplarsın sen.

Ahmed Arif'in Leyla Erbil'e yazdığı mektuplarsın sen. Sen Ahmed'in elinden dökülen hecelerin sultanı, şiirlerinin mısrası ... Sen kalemindeki mürekkep, yüreğindeki sevda. Leyla için sarf edilen her sıfatın güzelliği sinmiş paragraf başlarına. Mum ışığında yazarken, Ahmed’imin içtiği sigaranın dumanı siner dört bir yanına. Gözlerinden dökülen bir iki damla ile atar imzasını. En çokta gözlerinden öper ya hani Ahmed Arif. Canım deyisindeki samimiyet var sende, gözyaşındaki özlem...

Beni yolcu eyleyen güzel canan

Beni yolcu eyleyen güzel canan İzin sürdüğüm yol sensin Ey aydınlığıyla güneşin gözlerini kamaştıran Peşi sıra geldiğim görünmez iz sensin Özümde bir seni bildim Bir huduta sığdıramadığım la mekan sensin Aşkın meylerin en keskini Beni benden alanı sunan saki sensin Huruflar dizilip ismin oluşturur Boyu elif olan dilber sensin

Gözün açılıp kapanıncaya kadar geçen süreye hayat demişler

Gözün açılıp kapanıncaya kadar geçen süreye hayat demişler Bir annenin karnında başlayan sancılı bir süreç Bin bir zorlukla dünyaya gelen, gün geçtikçe sınavı artan Yüzüne bakmaya kıyamaz hiç kimse Severken bile ürkek davranırlar ki canın incinmesin Zamanla büyür, irileşir, boy verirsin Bir fidanın ağaca dönüştüğü gibi Ağaca ne olacağını seçme hakkı tanınmaz Oysa sen öyle değilsindir İçini ne ile doldurduğun sana kalmıştır Şu günlerde kendini yeni tanımaya başlamış bir fidan gibiyim Nereye uzayacağı deneyimini kazanamamış Yönümü güneşe çevirmişim kendimce Yol bilmişim onu Ona ne kadar yakın olursam o kadar fazla yanacağımı bilirim elbet Bilirim bilmesine de ondan uzak bir saniye bile geçiremeyeceğim de aşikar Pervane derler. Bilir misiniz? Ateş olmadan duramazlar Ateş onları mest eder Kendilerini kaybetmişçesine semah dönerler etrafında Dönmeye meyilliyim ben de Uzadıkça koca koca ağaçların gölgesinde buldum kendimi Asırlar önce temel atılmış ağaçlar Beni yol...