Gözün açılıp kapanıncaya kadar geçen süreye hayat demişler
Gözün açılıp kapanıncaya kadar geçen süreye hayat demişler
Bir annenin karnında başlayan sancılı bir süreç
Bin bir zorlukla dünyaya gelen, gün geçtikçe sınavı artan
Yüzüne bakmaya kıyamaz hiç kimse
Severken bile ürkek davranırlar ki canın incinmesin
Zamanla büyür, irileşir, boy verirsin
Bir fidanın ağaca dönüştüğü gibi
Ağaca ne olacağını seçme hakkı tanınmaz
Oysa sen öyle değilsindir
İçini ne ile doldurduğun sana kalmıştır
Şu günlerde kendini yeni tanımaya başlamış bir fidan gibiyim
Nereye uzayacağı deneyimini kazanamamış
Yönümü güneşe çevirmişim kendimce
Yol bilmişim onu
Ona ne kadar yakın olursam o kadar fazla yanacağımı bilirim elbet
Bilirim bilmesine de ondan uzak bir saniye bile geçiremeyeceğim de aşikar
Pervane derler. Bilir misiniz?
Ateş olmadan duramazlar
Ateş onları mest eder
Kendilerini kaybetmişçesine semah dönerler etrafında
Dönmeye meyilliyim ben de
Uzadıkça koca koca ağaçların gölgesinde buldum kendimi
Asırlar önce temel atılmış ağaçlar
Beni yolumdan alıkoymak değil niyetleri
Doğru bir şekilde ona ulaşmam için yol gösterirler
Gerçek ateşe gitmek için, gerçekten yanmak ne imiş göstermek için
Beni diğer ateşlerden korumaya meyletmiş ağaçlar...
Ben daha yeni yeni büyürken birkaç ihtiyar gelip gövdeme yasladılar sırtlarını
Bu bir dayanma olmadı oysa
Sanki sırt sırta verip beni sırtladılar
Ellerinde benden yapılmış bir şey vardı
Onlarla tanıştırdılar beni
Bağlama koymuşlar adını
Beni bana tel ile bağladılar
Sonra çığrışıp durdular bülbüller gibi
Bülbül güle âşıkmış meğer
Bende bülbüle âşık oldum onlar ile
Peki, bunun sesini duyan var mı?
Aşk beni yavaş yavaş mest etmeye başladı
Ben mest oldukça gövdem şekillendi
Yapraklar vermeye başladı dallarım
Fırtınalar oldu yapraklarımı kıskanan
Dökmem için bin bir yol denediler
Başarılı oldu ilk zamanlar, dökülüp durdum
Ama döküldükçe yerine yenileri daha güçlü şekilde çıkmaya başladı
Orda anladım, yaprağı dökülen, dalı kırılan değilmiş kaybeden
Asıl kaybeden onlar gidince kuruyanmış
Yeniden kabuğundan doğamayanmış...
Kemal AZBAY
Bir annenin karnında başlayan sancılı bir süreç
Bin bir zorlukla dünyaya gelen, gün geçtikçe sınavı artan
Yüzüne bakmaya kıyamaz hiç kimse
Severken bile ürkek davranırlar ki canın incinmesin
Zamanla büyür, irileşir, boy verirsin
Bir fidanın ağaca dönüştüğü gibi
Ağaca ne olacağını seçme hakkı tanınmaz
Oysa sen öyle değilsindir
İçini ne ile doldurduğun sana kalmıştır
Şu günlerde kendini yeni tanımaya başlamış bir fidan gibiyim
Nereye uzayacağı deneyimini kazanamamış
Yönümü güneşe çevirmişim kendimce
Yol bilmişim onu
Ona ne kadar yakın olursam o kadar fazla yanacağımı bilirim elbet
Bilirim bilmesine de ondan uzak bir saniye bile geçiremeyeceğim de aşikar
Pervane derler. Bilir misiniz?
Ateş olmadan duramazlar
Ateş onları mest eder
Kendilerini kaybetmişçesine semah dönerler etrafında
Dönmeye meyilliyim ben de
Uzadıkça koca koca ağaçların gölgesinde buldum kendimi
Asırlar önce temel atılmış ağaçlar
Beni yolumdan alıkoymak değil niyetleri
Doğru bir şekilde ona ulaşmam için yol gösterirler
Gerçek ateşe gitmek için, gerçekten yanmak ne imiş göstermek için
Beni diğer ateşlerden korumaya meyletmiş ağaçlar...
Ben daha yeni yeni büyürken birkaç ihtiyar gelip gövdeme yasladılar sırtlarını
Bu bir dayanma olmadı oysa
Sanki sırt sırta verip beni sırtladılar
Ellerinde benden yapılmış bir şey vardı
Onlarla tanıştırdılar beni
Bağlama koymuşlar adını
Beni bana tel ile bağladılar
Sonra çığrışıp durdular bülbüller gibi
Bülbül güle âşıkmış meğer
Bende bülbüle âşık oldum onlar ile
Peki, bunun sesini duyan var mı?
Aşk beni yavaş yavaş mest etmeye başladı
Ben mest oldukça gövdem şekillendi
Yapraklar vermeye başladı dallarım
Fırtınalar oldu yapraklarımı kıskanan
Dökmem için bin bir yol denediler
Başarılı oldu ilk zamanlar, dökülüp durdum
Ama döküldükçe yerine yenileri daha güçlü şekilde çıkmaya başladı
Orda anladım, yaprağı dökülen, dalı kırılan değilmiş kaybeden
Asıl kaybeden onlar gidince kuruyanmış
Yeniden kabuğundan doğamayanmış...
Kemal AZBAY
Yorumlar
Yorum Gönder